TURKIYE ‘KALITE’YI TEKRAR KESFETMELI

deming

“Japonlar yapabiliyorsa … Biz neden yapamayalim?”

Amerikan NBC televizyonunun 1980 yılında bu başlıkla yaptığı yayın W.Edwards Deming’in Amerika’da “kesfedilmesi”ni duyuruyordu. Fizik alanında aldığı doktora derecesi sonrasında istatistikçi olarak görev yapmış Amerikalı Deming’i asıl keşfeden 1951 nüfus sayimlari için uzman olarak gittiği Japonya olmuştu. Fakat istatistik uzmanı değil yönetim danışmanı olarak… Amerika’da rağbet görmeyen fikirlerini Japonyanın neredeyse tüm firma yöneticilerine anlatan, öğreten Deming “Japon Kalite Devrimi”nin başlamasına yardımcı oldu.

Japonlar temel felsefesini Deming’den öğrendikleri “kalite anlayisi”ni geliştirdikleri metodlar ve gereclerle zenginleştirdiler. İlk kalite ödülünü(Deming Prize) kurumsallastirarak kalite uygulamalarini yaydılar. Çalışma ahlak ve disiplinleriyle uyumlu bu yaklaşım onların yönetim tarzı haline geldi.

Kalite düşüncesinin her çalışan ve birimin çabası haline dönüşmesi için kalite cemberlerini, Toplam Kalite Yönetimi(TQM-TKY) felsefesini, sureclerdeki degiskenliklerin mahzurlarını ortadan kaldırmak için İstatistiksel Süreç Kontrolünü(SPC-ISK) kullandılar. Toplam Kalite Yonetimi’nin mükerrer çabalara sebep olduğunu ve bazı noktaların ihmalini sonuç verdiğini görerek kalite çabalarının koordine edilmesi amaçlı Kalite Fonksiyon Yerleştirme(QFD-KFY) anlayışını geliştirdiler. Sonraki dönemde de ihtiyaçların doğması ve kalite anlayışında derinleşmeye paralel olarak kalite uygulamaları arttı, çeşitlendi ve yaygınlaştı. Sonuç: 1950lerde “Japon mali tapon mali” diyerek kullanımından kacindigimiz Japon mali ürünler ABDnin ve dünyanın ilgisini çekecek kaliteye ulaştı.

Kalite düşüncesinin ABD’ye gelişi ve yaygınlaşması 1980 sonrasını bulmuştu. Kaderin garip cilvesi ile Japonların ABD’li Deming’den öğrendikleri ile ulaştıkları noktayı gören ABD’liler de Deming’e başvurdu. Japonya’nin birikimlerini de kullanan ABD’li dev şirketler böylece yapılarını daha da sağlamlaştırdılar. Cogu ABD firmasi henuz kurallar, standartlar ile üretim sonrası kontrole ve yanlış üretimlerin tespitine dayalı “kusur ayiklama” sistemiyle çalışıyordu. Kalite iyileştirmeye imkan tanımayan bu masraflı usul gerçek kalite düşüncesi ile değişecekti.

Peki Türkiye? Ne Japonya gibi felsefenin öğrenilmesi, özümsenmesi ve geliştirilmesi mümkün oldu, ne de ABD örneğindeki gibi birikimleri benimseyip uygulayabildik. Kalite, içi boşaltılarak asindirilan sözcükler listesine yazıldı. Felsefesi anlaşılamadı, uygulaması sanayiye-çalışanlara aktarilamadi. Dokumantasyonunun ticari bir malzeme olarak satışı yapıldı, tozlu raflarda doküman klasörleri ve duvarlarda asılı bir belge olmakla kaldı. Bu durum sanayicinin, işletme sahibinin kalite düşüncesine ve faydasına inancını zedeledi ve en büyük zararı verdi.

Gelişmiş ülkelerin imalat sektörünün ötesine geçerek eğitim, sağlık, savunma ve pek çok alanda kullandığı ve olabildiğince daha geniş alanda uygulamaya çalıştığı kalite dusuncesi’ni Türkiye yeniden kesfetmeli.  ‘Surekli kalite iyilestirme’ bir orgut kulturu olarak tum calisanlara benimsetilmeli. Iyilestirme calisma seklinin ve is sureclerinden kullanilan bilgi teknolojilerine, birimler arasi iletisiminden hedeflere ve stratejiye kadar tum bilesenlerin kalitesinin iyilestirilmesini kapsamali.

Turkiye bir ‘is mukemmellestirme sistemi olarak” kalite felsefesini, uygulaması ve güvence sistemiyle beraber ilk defa karşılaşıyormuş gibi yeniden anlamaya ve uygulamaya calismali. Bunu basardigimiz olcude surdurulebilir bir kalkinma trendi yakalamamiz daha da kolaylasacak.

“Japonlar, Amerikalılar ve tüm gelişmiş ülkeler yapabiliyorsa…

Biz neden yapmayalim?

Yorum bırakın